CELAL KARAALI
Gazeteciliğini, halkın haber alma, bilgi edinme, gerçekleri öğrenme hakkına saygı göstererek yapan bir yürek…
Abdi İPEKÇİ
Abdi İpekçi, Türk gazeteciliğinin önemli isimlerinden biri olarak, hem mesleki başarıları hem de düşünceleriyle Türk basın tarihinde silinmez bir iz bırakmıştır.
1929 yılında İstanbul’da doğan İpekçi, İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde eğitim aldıktan sonra gazetecilik kariyerine adım atmıştır. 1940’lı yılların sonlarında gazeteciliğe başlayan İpekçi, hızla yükseldiği kariyerinde, 1961 yılında Milliyet gazetesinin genel yayın yönetmenliğine atanmıştır.
Bu dönemde, gazeteciliği sadece bir meslek değil, aynı zamanda toplumsal bir sorumluluk olarak görmüş ve bu anlayışla hareket etmiştir.İpekçi’nin düşünceleri, barış ve insan hakları üzerine yoğunlaşmıştır. Özellikle, Türkiye’nin o dönemdeki siyasi ve sosyal sorunlarına dair eleştirileriyle dikkat çekmiştir.
Kendisinin en önemli özelliklerinden biri, farklı düşüncelere saygı duyması ve bu bağlamda diyalog çağrıları yapmasıdır. İpekçi, Türkiye’nin toplumsal barışına katkıda bulunmayı amaçlamış, bu uğurda yazdığı köşe yazıları ve haberlerle halkı bilinçlendirmek için çaba sarf etmiştir. Onun insan hakları, demokrasi ve özgürlük konusundaki görüşleri, yalnızca dönemi için değil, günümüz için de geçerliliğini korumaktadır.
İpekçi, evinin önünde gerçekleşen Silahlı bir saldırıda 1 Şubat 1979’da şehit edilmesi gazetecilere yönelik tehditlerin ve baskıların arttığı bir dönemde yaşandı ve birçok gazeteci için bir uyarı niteliği taşıdı.Abdi İpekçi’nin katledilmesi, cinayetin arkasındaki motive dair tartışmaları da beraberinde getirdi. O dönemde, siyasi cinayetler ve baskılar artmış, birçok gazeteci ve aydın bu durumdan etkilenmişti.
İpekçi’nin katili, daha sonra yakalanarak yargılandı, ancak bu süreç, Türkiye’deki adalet sisteminin zayıflığına ve siyasi baskılara dair şüpheleri de gündeme getirdi.İpekçi’nin ölümü, Türk basınında bir dönüm noktası olarak kabul edilir.
Onun ardından, birçok gazeteci ve yazar, onun ideallerini sürdürmek için mücadele vermeye devam etti. İpekçi, sadece bir gazeteci değil, aynı zamanda barış ve özgürlük savunucusu olarak anılmaya başlandı. Bugün, onun anısını yaşatmak ve gazetecilik mesleğinin onurunu korumak, birçok gazeteci için bir görev haline gelmiştir.
Abdi İPEKÇİ niçin öldü diye sormayın. Yarınlar için, yarınların özgürce yaşanması için öldü.Uğur Mumcu Abdi İpekçi’nin 1 Şubat 1979 yılında Katledilmesi, Türk basın tarihinde bir dönüm noktası olmuştur. Cengiz Aytmatov’un kaleme aldığı “Gün Doğmadan” isimli eserinde de vurgulandığı gibi, İpekçi’nin öldürülmesi, sadece onun yaşamına son vermekle kalmamış, aynı zamanda Türkiye’deki basın özgürlüğü mücadelesine de ağır bir darbe vurmuştur.45 yıllık zaman aşımı nedeniyle, abdi ipekçi suikastı davası kapanmıştır. hukuk devleti, ölen, öldüren, öldürten üçlemesinde sadece ölenin kim olduğunu bilerek yılları geçirmiştir. Oysa öldürülen hepimizdik…
İpekçi’nin mirası, onun gazeteciliğe, insan haklarına ve demokrasiye olan inancında saklıdır. Cinayetinin ardından, birçok gazeteci, onun ideallerini sürdürmek adına mücadele vermiştir. Bugün, Abdi İpekçi’yi anmak, yalnızca onun hayatını ve çalışmalarını hatırlamak değil, aynı zamanda basın özgürlüğüne sahip çıkmak ve onun bıraktığı mirası yaşatmak anlamına gelmektedir.
Abdi İpekçi’nin hayatı, düşünceleri ve katledilmesi, Türk gazeteciliğinin gelişiminde önemli bir yer tutmaktadır. Onun, barış ve insan hakları konusundaki duruşu, gelecekteki gazeteciler için bir ilham kaynağı olmaya devam edecektir.
İpekçi, sadece bir gazeteci değil, aynı zamanda bir düşünce ve özgürlük savunucusu olarak anılmayı hak eden bir isimdir. Onun mirasını yaşatmak, sadece geçmişi hatırlamak değil, aynı zamanda daha özgür bir toplum için mücadele etmektir.
